Çalışan için meslek kodu önemli mi ?

Selin

New member
[color=]“Meslek kodu sadece bir sayı mı, yoksa kimliğimizin sistemdeki yankısı mı?”[/color]

Bu konuyu açarken biraz içim sızlıyor, çünkü “meslek kodu” dediğimiz şeyin bu kadar görünmez ama bu kadar belirleyici olması bana hep tuhaf gelmiştir. İK formlarında, SGK sisteminde, bordroda, hatta kimi zaman kredi başvurusunda bile karşımıza çıkan bu birkaç haneli kod, aslında bir çalışanın “kim” olduğunu değil, sistemin onu “ne” olarak görmek istediğini belirliyor. Bu, kulağa masum bir sınıflandırma gibi gelse de, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet boyutunda bakınca mesele derinleşiyor.

Bir soruyla başlayalım: “Meslek kodu yanlış atanmışsa, emeğin kimliği de yanlış tanımlanmış sayılmaz mı?”

[color=]Meslek kodu nedir, neden önemli görünüyor?[/color]

Kısaca söyleyelim: Meslek kodu, çalışanın yaptığı işin ulusal standartlara göre sınıflandırılmasıdır. Devlet, işgücü istatistikleri tutarken, sigorta primlerini düzenlerken, hatta iş kazası risk oranlarını hesaplarken bu kodlardan faydalanır.

Ancak buradaki temel sorun, “kodun doğruluğu” kadar “kimin hangi koda layık görüldüğü”dür.

Bir kadının fiilen mühendislik yaptığı halde “ofis elemanı” olarak kodlanması; bir erkeğin bakım hizmetlerinde çalışırken “yardımcı personel” olarak etiketlenmesi, sadece veri hatası değildir — toplumsal önyargıların ve kurumsal kabullerin resmiyet kazanmış hâlidir.

[color=]Kadınların deneyimi: Görünmeyen emek, yanlış sınıflandırılan meslek[/color]

Kadınlar işgücü içinde zaten “ikincil” alanlara itilme baskısı altındayken, meslek kodları bu görünmezliği pekiştiriyor.

Örneğin bir kadın, fiilen teknik destek mühendisi olarak çalışsa bile bordroda “sekreter” olarak geçebiliyor. Bu hem gelir düzeyini etkiliyor hem de ilerideki sosyal güvenlik haklarını zedeliyor. Üstelik bu, bireysel değil sistematik bir örüntü.

Toplumsal cinsiyet kalıpları, meslek kodlarının atanmasında bile fark yaratıyor: Kadın işte “yardımcı”, “destekleyici” rollerle; erkek ise “yönetici”, “analitik” rollerle kodlanıyor.

Bir başka deyişle, kadın emeği resmiyette bile küçültülüyor.

Bu noktada kadınların yaklaşımı genelde empati temelli oluyor:

“Benim değil, hepimizin emeği doğru tanınsın.”

Kadınlar bu konuda sistemsel farkındalık talep ederken, sadece kendi çıkarlarını değil, gelecekteki kuşakların hak mücadelesini de hesaba katıyorlar.

Bir forumdaşın dediği gibi: “Meslek kodu yanlışsa, torunumun istatistiği de yanlış çıkacak.”

[color=]Erkeklerin bakışı: Sorunu tanı, çözümü planla[/color]

Erkek katılımcılar genelde bu tartışmaya daha rasyonel bir yerden yaklaşıyor. “Kodlama sistemi yanlışsa, süreç nasıl düzeltilebilir?” diye soruyorlar.

Analitik düşünce, çözüm üretme refleksi ağır basıyor:

– “İş tanımları güncellensin, sistemde meslek geçişleri şeffaf olsun.”

– “Kod atamaları denetlensin, çalışan onayı alınsın.”

– “İstatistikler kamuya açık hale gelsin.”

Bu öneriler, sistem düzeyinde gerekli adımlar. Ama işte tam burada iki yaklaşımın birleştiği yer doğuyor: Kadınların empati temelli duyarlılığıyla, erkeklerin çözüm temelli analitikliği birleştiğinde gerçek sosyal adalet mümkün oluyor.

[color=]Toplumsal cinsiyet ve görünürlük mücadelesi[/color]

Bir kadının yanlış kodla bordrolanması, onu sadece ekonomik olarak değil, sembolik olarak da “yerinden” ediyor.

Çünkü iş, sadece gelir değil; kimliktir.

Bir erkek “teknik uzman” olarak geçerken, aynı düzeyde bir kadın “ofis personeli” olarak yazıldığında, sistem, farkında olmadan (ya da belki gayet farkında bir şekilde) kadının emeğini ikinci plana itiyor.

Bu durumun uzun vadeli etkileri daha derin:

– Emeklilik maaşları farklı oluyor.

– Sektörel istatistikler çarpıtılıyor.

– Meslekler “kadın işi” ve “erkek işi” diye ayrışıyor.

Sonuç? Kadınlar görünmezleşiyor, erkekler otomatik olarak “yöneten” pozisyona kodlanıyor.

[color=]Çeşitlilik perspektifinden bakınca[/color]

Sadece cinsiyet değil; etnik kimlik, engellilik durumu, göçmenlik statüsü gibi unsurlar da bu tabloda etkili.

Örneğin, göçmen bir kadının ev içi bakım emeği “temizlik görevlisi” koduna hapsediliyor; oysa fiilen yaşlı bakımı yapıyor, yani sağlık hizmetine yakın bir işte.

Engelli bireyler, yaptıkları işin niteliğinden bağımsız şekilde “özel istihdam” koduyla geçiyor — bu, onların profesyonel yeterliliklerini gölgede bırakıyor.

Dahası, bu hatalı kodlama çeşitliliği istatistiksel olarak da görünmez kılıyor.

Yani sadece insanlar değil, gerçekler de sistemde kayboluyor.

[color=]Sosyal adalet boyutu: Kod değil, değer belirlemeli[/color]

Adalet, herkesin emeğinin eşit ölçüde tanınmasıyla başlar.

Meslek kodu sisteminde, görünürde teknik bir düzenleme gibi duran bu mekanizma, aslında sınıfsal ve cinsiyet temelli hiyerarşileri kurumsallaştırıyor.

Kadınların düşük ücretli, erkeklerin yönetici rollerde kodlanması, “cam tavan”ın dijital bir versiyonunu yaratıyor.

Ve ne yazık ki, bu hatalar fark edilmediği sürece, “veri tarafsızlığı” gibi kavramlar da anlamını yitiriyor.

Veri tarafsız değil; çünkü onu insanlar kodluyor.

Ve insanlar, önyargılarını da sisteme kodluyor.

[color=]Birlikte düşünelim: Peki ne yapmalı?[/color]

1. Kod ataması süreci şeffaflaşmalı. Çalışan, kendi meslek kodunu görebilmeli ve itiraz hakkına sahip olmalı.

2. Toplumsal cinsiyet eğitimi, İK süreçlerine entegre edilmeli.

3. İstatistikler açık veriye dönüşmeli. Kadın-erkek dağılımı, unvan farkları kamuya açıklanmalı.

4. Sendikalar ve sivil toplum bu konuda farkındalık yaratmalı.

5. Kurumsal çeşitlilik politikaları, kodlama sisteminde somutlanmalı.

Bu adımlar sadece bürokratik değil; etik bir gerekliliktir.

Çünkü meslek kodu, bir çalışanın maaş bordrosuna yazılmış teknik bir veri değil; toplumsal eşitliğin aynasıdır.

[color=]Forum soruları: Düşünmeye davet[/color]

– Sizin meslek kodunuz gerçekten yaptığınız işi yansıtıyor mu?

– Kadınların düşük statülü kodlara sıkışması sizce tesadüf mü, yoksa sistemsel bir sonuç mu?

– Erkekler olarak, bu kodlama adaletsizliğinde farkında olmadan avantaj mı sağlıyoruz?

– Bir işin değerini belirleyen, yapılan iş mi; yoksa sistemin ona verdiği kod mu?

– Çeşitlilik politikaları olmadan, “adaletli bir sınıflandırma” mümkün mü?

[color=]Son söz: Kodları değil, adaleti kalıcılaştıralım[/color]

Bir forumdaşın güzel bir yorumu vardı:

“İşin adı yanlışsa, emeğin hikâyesi eksik kalır.”

Meslek kodu tartışması, sadece teknik bir mevzu değil; eşitliğin, temsilin ve saygının meselesidir.

Kadınların empatisiyle, erkeklerin çözümcül yaklaşımı birleştiğinde sistemin dönüşmesi mümkün.

Ama önce hep birlikte sormalıyız:

“Bizi tanımlayan kodlar mı, yoksa yaptığımız işin değeri mi?”

Bu sorunun cevabı, yalnızca bireysel değil; toplumsal bir aynadır.