Çiçek açtıran gübre hangisi ?

Gece

New member
Çiçek Açtıran Gübre Hangisi? – Bir Hikâyenin İçinde Saklı Cevap

Selam dostlar,

Uzun zamandır içimi ısıtan, bana toprak kokusunu, sabrı ve sevgiyi hatırlatan bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki siz de kendi bahçenizde, saksınızda ya da kalbinizde bir çiçeği açtırmaya çalışıyorsunuzdur. Bazen bir bitkiyle uğraşırken aslında kendi içimizdeki bir şeyi büyütürüz ya… İşte bu hikâye biraz öyle bir şey.

Bahçenin Sessiz Misafiri

Ali, şehirde çalışan, her şeyi planlayan, çözüm odaklı bir adamdı. Bahçedeki her çiçek, onun için bir denklem gibiydi. Hangi gübre işe yarar, hangi pH değeri uygun, toprağın nem oranı ne olmalı… Hepsini not ederdi. Onun için doğa, yönetilmesi gereken bir sistemdi.

Eşi Elif ise tam tersiydi. Elinde kahvesiyle sabahları çiçeklerle konuşur, yapraklarına dokunur, “Günaydın güzelim, bugün biraz solgunsun ama geçer” derdi. Ali ona gülerdi:

— “Elif, çiçekle konuşarak büyümez o. Azot, fosfor, potasyum oranını tutturmamız lazım.”

Elif sadece gülümserdi:

— “Sen karışımlarını yap, ben onlara moral vereyim. Kim daha çok çiçek açtıracak bakalım.”

Deney Başlıyor

Bir sabah Ali, laboratuvar titizliğinde bir çalışma başlattı. On iki çeşit gübre, farklı oranlarda karıştırılmış. Her saksıya etiketler: NPK 15-30-15, Organik Kompost, Deniz Yosunu Özütü, Solucan Gübresi...

Elif de kendi tarafında, sıradan toprakla, ama bolca sevgiyle devam etti.

Her sabah onlara hikâyeler anlatıyor, eski şarkılar mırıldanıyor, belki de biraz kendisiyle konuşuyordu.

Ali başta öndeydi. Onun çiçekleri güçlü, yaprakları parlaktı. Elif’in bitkileri ise yavaş büyüyordu, sanki zamana meydan okuyordu. Ama haftalar geçtikçe bir şey oldu: Ali’nin bitkileri bir anda durgunlaştı. Çiçekleri solmaya, yaprakları cansızlaşmaya başladı.

Elif’in köşesi ise sessiz ama kararlıydı. Onun sardunyaları, bir sabah bahçeyi renge boyadı.

Gübre Değil, Gönül

Ali şaşkındı.

— “Aynı hava, aynı su, hatta senin saksıların daha fakir toprakta! Bu nasıl olur?”

Elif gülümsedi:

— “Bilmiyorum Ali, belki de onlara sevildiğini hissettirdim.”

O akşam Ali gizlice Elif’i izledi. Kadın, sanki bir dostuyla konuşur gibi, sardunyaların yapraklarını okşuyor, birine “Senin mor rengin çok yakıştı buraya” diyordu.

Ali ilk kez fark etti ki, Elif çiçeklere hayat vermiyordu aslında; çiçekler Elif’in içindeki sevgiyi yansıtıyordu.

Bir hafta sonra Ali bir saksı aldı. İçine tohum ekti. Gübre seçmedi. Sadece Elif’in yaptığı gibi, her sabah “Günaydın küçük savaşçı” dedi.

Ve o tohum, Elif’in sardunyalarına benzer bir sabırla, ama sevgiyle büyüdü.

Forum Sohbetine Dönüşen Bir Deney

O günlerde Ali, bu deneyini bir forumda paylaştı. Başlığı aynen şöyleydi:

“Çiçek açtıran gübre hangisi biliyor musunuz?”

Yorumlar yağdı:

— “Ben solucan gübresini tavsiye ederim!”

— “Deniz yosunu özütü mükemmel sonuç veriyor.”

— “Azot oranını artırmayı dene.”

Ama Ali cevap olarak sadece şunu yazdı:

> “Hiçbiri. Çiçek açtıran şey gübre değil, gönülmüş.”

Kadınların Dokunuşu, Erkeklerin Mantığı

Elif ve Ali, birbirini tamamlayan iki yarıydı aslında. Ali’nin stratejisi, Elif’in sezgisiyle dengelenmişti.

Erkekler genelde çözüm arar, sistem kurar, hata payını hesaplar. Kadınlar ise ilişkiler kurar — insanla, doğayla, duyguyla…

Elif, bir gün Ali’ye şöyle dedi:

— “Sen çözüm bulmak istiyorsun, ben sadece yaşatmak istiyorum. Aradaki fark bu.”

Ve o fark, bir bahçeyi yeniden doğurmuştu.

Çiçek Açtıran Gübre Hangisiymiş?

Belki bu sorunun kimyasal bir cevabı yok. Belki her bitkinin, her insanın kendi formülü vardır.

Ama hikâyeden anladığım şu: Toprak ne kadar iyi olursa olsun, sevgiyle yoğrulmazsa bereketini kaybeder.

Ali’nin defterine sonradan şu cümle yazıldı:

> “Gübre oranı değil, yüreğin sıcaklığı belirler çiçeğin rengini.”

Elif’in sardunyaları hâlâ o bahçede açıyor. Ali her sabah onların önünden geçerken başını hafifçe eğer, “Günaydın güzelim” der. Ve o an, bahçede hem bilim, hem sevgi, hem hayat buluşur.

Forumdaşlara Soruyorum

Siz hiç bir bitkiye sevgiden dolayı sarıldınız mı? Ya da bir çiçeği koklarken birini hatırladınız mı?

Belki de hepimiz birer bahçıvanız, sadece farklı türde tohumlar ekiyoruz.

Kimimiz gübreyle, kimimiz dua ile, kimimiz sabırla besliyoruz.

Ama sonunda hep aynı şeyi arıyoruz: Bir çiçeğin açtığı anın mucizesini.

O yüzden dostlar, soruyu tekrar sormak istiyorum:

> Gerçekten çiçek açtıran gübre hangisi?

Benim cevabım belli ama sizin hikâyelerinizi de duymak isterim.

Hadi paylaşın; belki sizin çiçeğiniz, bir başkasının baharını başlatır. 🌸