1915 Çanakkale Köprüsü geçiş ücreti ne kadardı ?

Deniz

Global Mod
Global Mod
1915 Çanakkale Köprüsü: Bir Geçişin Bedeli ve Hikâyesi

Sevgili forumdaşlar,

Bugün size sıradan bir ücret tartışmasının ötesinde, kalplere dokunan bir hikâye anlatmak istiyorum. Hani bazen bir rakam duyarız; sadece bir para miktarı değildir o, bir yolculuğun, bir hayalin, bazen de bir yükün simgesi olur. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün geçiş ücreti de tam böyle bir mesele.

Bir Yolculuğun Başlangıcı

Köprünün açıldığı ilk gün, köyden İstanbul’a gitmek için hazırlanan bir aile vardı. Baba Mehmet, çözüm odaklı ve stratejik düşünceleriyle öne çıkan, ayakları yere sağlam basan bir adamdı. Anne Elif ise ilişkileriyle, empatisiyle, duygularıyla yaşayan bir kalpti. Çocukları Ali ve Ayşe de heyecanla arabaya doluştular.

Yola çıkarken Mehmet’in aklında hesap vardı: “Şu kadar mazot yakarız, şu kadar mola versek yeter, köprüden geçiş ücreti de…”

Elif’in aklındaysa bambaşka şeyler vardı: “Çocuklar köprüyü ilk kez görecek, boğazın üzerinde uçuyormuş gibi hissedecekler. O anın hatırası paha biçilemez.”

Geçiş Anı: Rakamların Ötesinde

Arabaları gişelere yaklaştığında Mehmet, tabeladaki rakama takıldı: “Ooo… geçiş ücreti 200 liraya yakınmış.” Sesinde hafif bir sitem vardı.

Elif hemen araya girdi: “Evet ama düşün, yıllarca bu hatta feribot bekledik, saatlerimizi kaybettik. Çocuklar üşüdü, yaşlılar yoruldu. Bu köprü zamanımızı geri veriyor. Asıl bedel o değil mi?”

Mehmet hesap kitap yaparken, Elif insanları düşünüyordu. Erkeklerin stratejik yönü ile kadınların empatik yaklaşımı burada çarpışıyor ama aslında birbirini tamamlıyordu.

Köprünün Bedeli: Paradan Çok Daha Fazlası

Köprüden geçiş ücreti, sadece bir banknotun rakamı değildi.

* Mehmet için bu, “bütçeye ek yük” demekti.

* Elif için ise “zamandan ve hayattan kazanç” demekti.

* Çocuklar içinse köprünün ışıklarla süslenmiş hali, masalsı bir macera oldu.

İşte burada anlıyoruz ki, bazen bir şeyin bedeli sadece kasadan çıkan para değil; hafızada kalan anılar, kurtarılan zaman ve paylaşılan duygulardır.

Mehmet’in Stratejisi

Köprüden geçtikten sonra Mehmet konuştu:

“Bakın, eğer köprüyü düzenli kullanırsak, feribot masrafı ve bekleme sürelerini düşündüğümüzde aslında kazancımız da olacak. Bu köprüyü akıllıca kullanmalı, sadece gerektiğinde tercih etmeliyiz. Böylece bütçemizi zorlamadan faydasını görürüz.”

İşte Mehmet’in çözüm odaklı yaklaşımı buydu: Ücretin getirdiği yükü yönetmek için stratejik plan.

Elif’in Empatisi

Elif ise çocuklara baktı, gözleri parladı:

“Bakın, biz bu köprüden geçtik, artık siz de yıllar sonra çocuklarınıza anlatacaksınız. Bu sadece bir yol değil, tarihimizin üstüne kurulan bir köprü. Şehitlerimizin anısına yapılmış bir eser. Parası önemli mi? Önemli elbette ama değer dediğimiz şey her zaman rakamlara sığmaz.”

Kadınların bakışındaki incelik burada hissediliyordu. Elif, köprüyü sadece mühendislik başarısı olarak değil, hatıralar ve duygularla anlamlandırıyordu.

Halkın Düşüncesi

Kasabaya döndüklerinde konu hemen komşuya da açıldı. Kimisi Mehmet gibi düşünüp “Ücret çok yüksek, herkes nasıl geçecek?” dedi. Kimisi Elif gibi yaklaşarak “O köprü zamandan kazandırıyor, değerli” diye savundu.

Aslında herkesin haklı bir payı vardı. Çünkü bir köprü, sadece iki yakayı değil, farklı bakış açılarını da birleştiriyordu.

Köprünün Öğrettikleri

Bu hikâyeden çıkan ders şu oldu: Bir geçiş ücreti, sadece bir ödeme değil; farklı zihinlerin ve kalplerin nasıl çalıştığını gösteren bir ayna.

* Erkekler daha çok stratejik, çözüm odaklı düşünür: “Bu işin maliyeti ne, faydası ne?”

* Kadınlar ise empatik, ilişkisel yaklaşır: “Bu bize ne hissettiriyor, nasıl bir hatıra bırakıyor?”

İkisinin birleşimiyse gerçeği anlamamızı sağlar. Çünkü köprünün bedeli sadece cebimizden çıkan para değil; ruhumuzda bıraktığı izdir.

Forumdaşlara Bir Soru

Sevgili dostlar, siz hiç bir yolculukta böyle hissettiniz mi?

Bir yere varmak için ödediğiniz ücretin aslında paradan çok daha fazla anlamı olduğunu?

Mesela bir uçağa bindiğinizde sadece koltuğun bedelini değil, kavuşmanın heyecanını da ödediğinizi?

1915 Çanakkale Köprüsü’nün geçiş ücreti de böyle işte. Bir tarafımız “fazla” derken, diğer tarafımız “değer” diyor. Sizce hangisi ağır basıyor? Yoksa asıl gerçek, ikisinin ortasında mı saklı?

Söz sizde forumdaşlar… Bu hikâyeyi tamamlayacak olan sizin yorumlarınız. Çünkü her birinizin kendi köprüsü, kendi geçiş bedeli vardır. Peki, sizin köprünüzün bedeli neydi?