Necip Fazıl Kısakürek'in Beklenen şiirinin teması nedir ?

Gece

New member
**Beklenen: Bir Şiirden Daha Fazlası, Bir Hikayenin İçinde Kaybolmak**

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlere paylaşmak istediğim bir hikaye var. Bazen bir şiir, kelimelerden çok daha derin bir anlam taşır. Tıpkı Necip Fazıl Kısakürek’in "Beklenen" şiiri gibi. Bu şiir, bir bekleyişin, özlemin ve nihayetinde o özlemin karşılandığı anın duygusal derinliklerine inilmesiyle adeta bir yolculuğa çıkarır insanı. Şiir, her ne kadar yazılı bir formda olsa da içinde her birimizin kalbinin atışını bulabileceği bir dil barındırır.

Bu yazıda, bir çiftin hayatına göz atacağız. Onlar, Kısakürek’in şiirindeki bekleyişi ve umudu kendi dünyalarında yaşarken, şiirin temasını bizzat kendi yaşamlarında deneyimleyecekler. Hadi gelin, birlikte bu hikayeye dalalım.

**Hikayenin Başlangıcı: Duyguların Yükü ve Bekleyişin Dönemeçleri**

Beyza ve Emre, yıllardır birbirlerini tanıyan iki eski arkadaştı. Emre, iş hayatında her zaman çözüm odaklı bir yaklaşım sergileyen, stratejik düşüncelerle hayatını şekillendiren bir adamdı. Beyza ise tam tersi, empati yapmayı, insanların iç dünyalarını anlamayı seven, insan ilişkilerine değer veren bir kadındı. Her şeyin ötesinde, Beyza, duygusal bir bağlılık ve sabırla beklemek gerektiğine inanırdı. İşte bu, onları bir araya getiren en önemli özellikti.

Bir gün Beyza, yıllardır kaybolduğunu düşündüğü duygusal bağları yeniden hissetmeye başlamıştı. Emre’nin aradığı çözümü değil, kalbindeki boşluğu fark etti. Onunla geçirdiği her anın sonunda, beklediği bir şeyin henüz gerçekleşmediğini hissediyordu. Gözlerinde, çok uzun süredir beklediği bir şeyin işareti vardı; belki de kalp kırıklıklarıyla, belki de sabırla… Ancak bu bekleyişin kendisini bir şiir gibi hissettirdiğini anlamıyordu.

Bir akşam, Beyza, Emre’ye “Beni anlamıyorsun,” dedi, “sadece her şeyin çözümünü arıyorsun. Ama ben, bazen sadece bir bekleyişin içinde kaybolmak istiyorum. Senin stratejik düşüncelerin, hayatın her anını bir matematiksel denklem gibi ele alman… Bunlar bana çok uzak.”

**Emre'nin Tepkisi: Stratejiye Aykırı Bir Duygu**

Emre, bu sözler karşısında donakalmıştı. Beyza'nın söyledikleri, onun mantıklı ve planlı yaşamına tamamen aykırıydı. O, her şeyin çözümüne odaklanırken, Beyza, sadece beklemeyi ve zamanın geçişine kendini bırakmayı istiyordu. Emre'nin zihni hemen bir çözüm aramaya başladı; “Beyza’nın ne istediğini tam olarak anlayamıyorum, ama ona bir şey sunmalı ve bu sorunumuza çözüm bulmalıyım” diye düşündü.

Ama bir şey eksikti… Emre, Beyza’nın duygusal derinliğini, zamanın içinde kaybolmuş bekleyişini görmüyordu. Beyza ona göre her şeyin çözülmesi gereken bir problem gibiydi; oysa Beyza için, bu hayatın getirdiği tek gerçekti: beklemek.

**Bir Gecede Değişen Her Şey: Beklenmeyen Bir Anın Doğuşu**

O akşam, Beyza bir süre daha sessizce yürüdü. Gözleri, gökyüzünü izlerken, bir yıldızın kayması gibi, beklediği şeyin aniden gelip geçmesini hayal etti. O an, gözlerinden süzülen yaşlar, yıllardır içinde biriktirdiği duyguların bir dışavurumuydu. Beklemek, sabırla yıllar geçtikçe anlamını kaybetmişti. Artık "Beklenen" bir şeyin özlemi değil, bir yerden bir şeyin gelebileceği umut vardı.

Emre’nin bakışları, onun sessizliğini fark ettiğinde, fark etti ki; Beyza, hiç beklemediği bir anda bir anlam kazanmıştı. Onun derin bakışları, bir şiirin anlamına benzer şekildeydi. Bütün bu yıllar, birikmiş duygular, içsel bir fırtınanın içine gömülmüştü.

Ve bir sabah, Emre’nin zihninde her şey bir anda netleşti. "Beklenen," artık sadece bir duygusal çözüm değildi. Beyza'nın söyledikleri, tıpkı Necip Fazıl Kısakürek’in şiirindeki bekleyiş gibiydi. Beklemek, sadece bir şeyin gelmesini istemek değil, aynı zamanda bir şeyin zaman içinde olgunlaşmasını, doğru zamanın gelmesini beklemekti. Her şeyin bir anın içine sığabileceğini fark etti.

Emre, bir gün Beyza’ya, "Ben seni bekledim," dedi, "Ancak senin beklediğin şey sadece zamanın doğru akışını bulmaktı. Ben seni çözümlemeye çalışırken, seni aslında kaybettim."

**Hikayenin Sonu: Bekleyişin Gücü ve Birleşen Yollar**

Beyza ve Emre sonunda farklı dünyalarda ama bir noktada birleşmişlerdi. Her ikisi de farklı bakış açılarına sahipti; Beyza'nın empatik yaklaşımı ve Emre'nin stratejik düşünme tarzı birleşerek, nihayetinde bir çözüm bulmuşlardı. Bekleyiş, sadece bir şeyin gelip gelmeyeceğiyle ilgili değildi. Beklemek, birbirini anlamak, farklılıkları kabul etmek ve sonunda birbirinin ruhunda kaybolmaktı.

Ve işte, bir şiir gibi, bu hikaye de bir sona yaklaşıyor. Necip Fazıl’ın "Beklenen" şiirindeki temalar, zamanla kendi içlerinde birleşerek daha anlamlı hale geliyor. Beklemek, her iki karakterin de hayatındaki en büyük öğretici olmuştur. Herkesin beklediği bir şey vardı, ancak beklemek, bazen hayatın anlamına dönüşüyordu.

**Siz Ne Düşünüyorsunuz? Beklemek Bir Anlam Taşır mı?**

Şimdi dostlar, siz ne düşünüyorsunuz? Beklemek sadece bir süre geçirme mi, yoksa bir şeyin olgunlaşmasını beklemek midir? Necip Fazıl Kısakürek’in "Beklenen" şiirindeki temayı, gerçek hayatta nasıl yorumlarsınız? Hadi, düşüncelerinizi ve hislerinizi paylaşın; belki de hepimizin beklediği bir şeyin temeli, burada bir araya gelir.